21 Mart 2010 Pazar

ANZER BALI

Şifa kaynağı Anzer Balı



Deniz seviyesinden 2.000 metre yükseklikteki Anzer'in ağaçsız dağları Kaf Dağı'nı hatırlatıyor. Hiç arkası gözükmeyecek sanki. Alabildiğine yeşil Anzer yaylası, sadece bu bölgede yetişen çiçeklere evsahipliği yapıyor. Binbir derde deva Anzer balı işte buradaki çiçeklerden elde ediliyor.


Boşuna endişe ediyoruz. Orada olmamız umurlarında bile değil. Vızıldayarak aramızda dolaşıyor, rengârenk kır çiçeklerinin birinden havalanıp diğerine konuyorlar. Bazıları arkadaşlarına göre daha şişman gibi; renkleri de hafif turuncuya çalıyor sanki. Neden böyle görünüyorlar?


2.000 metreyi aşan ağaçsız dağlar, kır çiçekleriyle bezeli yeşil yaylalar emirlerine amade. Aceleleri biraz doğaları gereği, biraz da havanın belirsizliğinden. Her an sis çökebilir, bulut kümeleri boşanıp kaçabilir, ısı düşebilir. Bir yaprağın altına gizlenip kendilerini koruyabilirler gerçi ama sadece bir gün. Hem zaten ömürleri topu topu 45 gün. O yüzden acele etmeli, bir an önce kovanlarına dönmeli, petekleri doldurmaya başlamalılar.


Gökyüzüne yakın dağların arasındaki bu coğrafya Rize'nin Anzer köyü. Haritalardaki ismiyle Ballıköy. Arıların alelacele yapmaya çalıştıkları ise onulmaz dertlere deva bulma umuduyla küçücük bir kavanozuna bile dünyanın parası dökülen meşhur Anzer balı.


Balın bu kadar meşhur ve pahalı olmasının birkaç nedeni var. Her şeyden önce Anzer balı sadece bu bölgede yetişen çiçeklerin polenlerinden üretiliyor. Yapılan analizlere göre, bu balı özellikle Myosotis, Onobrychis ve Trifolium cinsi çiçeklerinin polenleri diğerlerinden ayırıyor. Bu çiçekler sadece Anzer yaylalarında yetişiyor. Kimi her bahar açıyor, kimi birkaç yılda bir yüzünü gösteriyor. Bu yüzden balın kalitesi yıldan yıla değişebiliyor. Anzer balının kalite standardını ise Hacettepe Üniversitesi Arı ve Arı Ürünleri Araştırma ve Uygulama Merkezi'nde (HARÜM) yapılan analizler belirliyor. Arılar, sayısı yüzü aşan çiçeklerin hepsinden polen toplamıyor. HARÜM'den Prof. Dr. Kadriye Sorkun, analizlerde Castanea sativa (kestane) ve Rhododendron panticum çiçeklerinin polenlerine rastlanmaması gerektiğini; aksi taktirde balın Anzer yaylasında üretilmediği anlamına geldiğini belirtiyor.



Peki Anzer balı neden bu kadar meşhur ve ne gibi özellikler taşıyor? İlk olarak 1843-44 yıllarında Alman imparatoru IV. Friedrich Wilhelm için Prof. Dr. Karl Koch'un bu dağlardan bitki toplamaya geldiği biliniyor. Bölgeyi ilk keşfedenin Koch olduğunu söylemek mümkün.



Her ne kadar doktorlar ilaç niyetine önermiyor ve "şu hastalıkların tedavisinde kullanılabilir" şeklinde bir rapor yayımlanmamışsa da, kullananların tecrübeleri kulaktan kulağa yayılınca balın binbir derde deva olduğuna inanılmış. O kadar ki baş ağrısından cinsel gücü artırmaya, hazımsızlıktan öksürüğe hatta devasız görünen ağır hastalıklara ve deri üstünde açılan yaralara kadar Anzer balından şifa bekliyor.



Kalite standardı meselesine dönelim tekrar. Ürettikleri balın standarda uygun olup olmadığını öğrenmek isteyen üreticiler, elde ettikleri balın 250 gramlık bölümünü Anzer Kooperatifi'ne teslim ediyor. Kooperatif bu balları üretici isimlerinden bağımsız numaralandırarak Hacettepe Üniversitesi'ne gönderiyor. Yapılan analiz sonucunda hangi balın belirlenen standarda uygun, hangisinin altında olduğu ortaya çıkıyor. Üreticiler kooperatif kanalıyla analiz sonuçlarını öğrendikten sonra, standardın altındaki ballar sahiplerine teslim ediliyor; standarda uygun olanlar ise üreticilerden alınarak etiketleniyor ve satışa sunuluyor.


GeoTurkiye Dergisi Temmuz 2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder